“ORADAKİ MÜSLÜMANLAR RAHAT ETSİNLER...”

TÜRKİYE'YE GÜVENDİLER24 May 2015, Sunday

Açe Padişahı'na yazılan nâme‑i hümâyûnun suretidir.

Şeref, şân, lütuf, ihsân, adalet, saltanat ve devlet sahibi, Hilâfet'in müntesibi, yaratılmışların yardımcısı, İslâmın bayraktarı, her şeyin sahibi ve mükâfâtlandırıcısı hazret‑i Allah'ın apaçık lütfuna mazhar olan, yücelik ve adalet sancaklarını denizin dibinden gökteki yıldıza dek taşıyan, melek huylu, melik icraatlı, Allah'ın adaleti gözeten gölgesi, din‑i mübîn‑i İslâmın yardımcısı, baht ve talihi yüce, kutlu Padişah Alâeddin Şah'ın ‑Allah devletinin direklerini sağlam, kudret ve izzetini yüce kılsın‑ sevinç dolu huzurlarınıza ve ayna gibi aydınlık gönüllerinize kervanlar dolusu övgü ve muhabbetli selamlar ulaştırılıp şöyle bildirilir ki:

Şu sırada, hakan ve sultanların sığınağı olan yüce eşiğimize çok değerli veziriniz Hüseyin vasıtasıyla şerefli mektubunuz geldi. Mektubunuzda; "o taraflarda gece gündüz savaş olduğunu, düşman arasında yalnız kaldığınızı, düşmanın her taraftan saldırdığını" bildirerek "tarafınıza savaş araç ve gereçleri ile savaş tecrübesi olan asker kullarımız gönderilmesini" istemişsiniz. Mektubunuzda ayrıca; "o taraflarda 24 bin ada bulunduğunu, buraların padişahının üzerine bir hayli düşmanın saldırdığını, sonunda padişahın yenilip o adaların düşman eline geçtiğini ve buralarda yaşayan bütün Müslümanların kâfirlere esir düştüklerini, padişahlarının da hâlen Osmanlı ülkesinde bulunmakta olduğunu; bu adaların dördünden Mekke‑i Mükerreme'ye sefer yapan tüccar ve hacı gemilerinin oradaki bir geçit mahalline vardıklarında kâfirlerin bunlardan yakalayabildiklerini esir ettiklerini, yakalayamadıklarını ise gemilerini uzaktan top atışlarıyla batırıp denizde boğduklarını; ülkenize yakın Seylan ve Kaliküt diye bilinen ve padişahları kâfir, ahalisinin çoğu Müslüman olan iki ülke bulunduğunu, bunların sürekli olarak küffâr ile savaştıklarını, bu iki padişahın, daha önce bizim değerli kulumuz Lütfü'nün o bölgeye geldiğini öğrendiklerinde bize bağlılıklarını arzedip yeminle söz verdiklerini, şâyed o bölgeye bizim tarafımızdan Donanma‑yı Hümâyûnumuz varacak olursa kendi ve kâfir ahalilerinin tamamının imana gelerek her şeyin sahibi olan yüce Allah'ın yardımıyla gazâ ve cihad edip ülkeler ve memleketler fethedeceklerini" bildirmiş; "kale döğmek için bacaluşka, şayka ve havan topları" talep etmişsiniz. Bunlardan başka; "elçiniz hakkında ve 'bu taraftan o taraflara at, silah ve bakır götürülmesine mâni olunmaması' hususunda Mısır ve Yemen Beylerbeyileri ile Cidde ve Aden sancakbeylerine tarafımızdan fermânlar ile size kadırga ve hisar yapım ustaları gönderilmesini" istemişsiniz. Bütün bunlar ve bunların dışında tarafınızdan daha başka her ne yazılıp söylenmiş ise yüce huzurumuza arz edilmiş; bizim de malûmumuz olmuştur.

Şu hâle göre; büyük ve derecesi yüksek sultan ve hakanların dilek ve isteklerinin kabul edilmesi, taht sahibi şahların ve adaletli padişahların güzel ve beğenilen âdetlerinden olduğu gibi, din‑i mübîn‑i İslâm coğrafyasının ve peygamberlerin efendisi olan Hazret‑i Peygamber'in ‑en üstün salât ve selâm O'na olsun‑ Şeriatı'nın korunup himaye edilmesi ve idare altına alınması konusunda gerekli olan şeylerin yerine getirilip tamamlanması için çaba ve gayret sarfetmek de dinen en mühim ve önemli görevlerdendir. Bu sebeble ben de; ülkemiz dahilindeki Mısr‑ı Kâhire'ye bağlı Süveyş Limanı'ndan 15 parça kadırga ve 2 adet barça, Dergâh‑ı Muallâ topçularımızdan dökücübaşı ile 7 nefer topçu ve Mısır'daki asker kullarımdan yeterli miktarda asker tayin olunmasını ve kaleler için yeterli miktarda top, tüfenk vs. savaş araç gereci verilmesini buyurdum. Tayin olunup gönderilecek bu askerlerin başına da daha önce İskenderiye Kaptanı olup şimdi Sancakbeyliği rütbesinde bulunan çok değerli Kurdoğlu Hızır'ı serdar yapıp, yüce Allah'ın inâyetine tevekkül ve Hazret‑i Peygamber'in ‑salât O'na olsun‑ çok bereketli mucizelerine tevessül edip küffâr ile Allah yolunda cihad etmek üzere sizin tarafınıza gönderdim. Kendisine de; 'inşâallah varıp size ulaştığında gerek kalelerin fethi gerekse küffârın hakkından gelinmesi hususunda sizin uygun göreceğiniz şekilde din ve devlet uğrunda varını yoğunu ortaya koymasını, hem kendisinin hem de onun emrine verilen topçuların ve askerlerin küçüğünün de büyüğünün de sizin emrettiğiniz şekilde hareket edip emrinize karşı gelmemesini' emrettim. Bu itibarla siz de, şayet size karşı gelen olursa adı geçen Hızır Bey ma‘rifetiyle bunların hakkından gelesiniz. Ayrıca bu gönderilen askerlerin bir yıllık maaşları da verilmiştir. Gerektir ki:

Din ve devlet hususunda siz dahi varınızı yoğunuzu ortaya koyup küffârın kalelerini fethetme ve Müslümanlar üzerinden şerlerini def etme hususunda çalışıp gayret gösteresiniz ve yüce Allah'ın inâyeti ile o diyarı küfür pisliğinden temizleyesiniz ki, bizim Padişahlığımız döneminde oralarda yaşayan Müslümanlar da rahat edip gönül huzuru ile kazançlarını temin etmekle meşgul olsunlar.

İnşâallah kalelerin fethi ve memleketin muhafazası konuları istenildiği şekilde halledilip görev tamamlandığında, size gönderilen topçulara dönüş izni veresiniz ve işlerin gidişâtı ve son durumlarını Mustafa Çavuş ile tarafımıza bildiresiniz; bundan sonra da orada bulunan askerler hakkında fermânımız ne şekilde olursa ona göre hareket edesiniz.

Şerefli mektubunuzun gelişi esnasında, ecelleri takdir edip yüce Allah'ın takdiri ile merhum olan cennetlik Babamız Sultan Süleyman, İslâm askeri ile birlikte Allah yolunda gaza etmek için küffâr üzerine sefere çıkıp, Frengistan'da Frenk krallarından Nemçe kralının Sigetvar isimli kalesinin fethine gitmişlerdi. Kullarını korkudan emin kılan ve kapalıları açan yüce Allah'ın inâyeti ile o sağlam kaleyi fethettiği gibi Frengistan memleketlerinden daha nice yerler ve kaleler alındıktan sonra ölümlü dünyadan bâki âleme göç ettiler. Hüküm, bir olan ve üstün güç sahibi Allah'ındır.

Bundan sonra, Allah'ın yardımı ve sonsuz koruması ile tahta biz geçtiğimizden, biz dahi inşâallah daima küffâr ile gaza ve cihad etmek fikir ve niyetindeyiz. Mâdem ki sizin o taraflarda da küffârın durumu mektubunuzda ayrıntılı olarak aktardığınız şekilde imiş, o takdirde sâdık kardeşlerimize her hâl ü kârda yardım ve destekte bulunulması hususunda elden gelen çaba ve gayret ortaya konulacaktır. Zira yüce Allah'ın, ikbâl yurdu eşiğimize olan yüce yardımları sayılıp dökülemeyecek kadar çoktur. İnşâallah o taraflardaki İslâm memleketlerini istila eden İslâm düşmanlarının zararlarının def edilmesi için de muzaffer askerlerimiz daima o taraflara gönderilecektir.

Sizden her zaman âdetiniz olduğu üzere o diyarların durumu ve gidişâtını ayrıntılı olarak âlemin sığınağı olan yüce eşiğimize bildirmekten geri durmamanızı bekleriz.

Ayrıca vezirinizin bahsettiği baharatı, bu taraftan gönderilen barçalara yükleyip gönderesiniz.

Elçiniz de elçiliğin gereklerini hakkıyla yerine getirmiş ve kendisine dönüş izni verilip gönderilmiştir.

Rebîülevvel 975 / Eylül 1567

©2019 Büyükharf Her hakkı saklıdır